Yuvaya alışma dönemi
Çocukların yuvaya başladıkları ilk günlerde ebeveynler ( Anne veya Baba ) çocuklarının yanındadırlar. Çocukların, Anne ve Babalarini yanıbaşlarında olduklarını bılmelerı, görmeleri çocuklara güven verir. İlk saatler ve ilk günler böylece çocuklar için daha kolay ve rahat geçer. Böylelikle çocuklar, hem yuvayı, Eğitmenlerini, diğer çocukları ve oyun olanaklarını kendi tempolarında tanıma imkanı bulabilirler. Çocuklar yavaş yavaş günlük akışı tanımaya, anne ve babaları olmadanda yuvada kalabileceklerini anlamaya ve hissetmeye başlarlar. Bu geçiş döneminde ailelerden her şeye müdahale etmemeleri beklenmektedir.
Çocukların yuvaya tam anlamıyla alışmaları ve kendilerini grubun bir parçası gibi hissetmeleri başlı başına bir süreçtir.Bu dönemde aileler çocuklarına özellikle zaman ayırmaya özen göstermelidirler.
Güçlü bir çocuk grubu
Yuvamızdaki onsekiz çocuğun yarısının kız yarısınında erkek çocuğu olmasına özenle dikkat edilmektedir. Fakat malesef bazen bu ideal denge yakalanamıyabiliyor. Dengeli ve güçlü bir çocuk grubu oluşturulmaya çalışılmaktadır. Çocuklar arasındaki diyalog, grubun kendi dinamiğinin oluşmasına neden olmaktadır. Her çocuk, kendine has karakteri ve getirimleri ile bütünün bir parçasını oluşturmaktadır. Grup, emniyet, sevgi ve sıcaklık sunmaktadır. Her grup için geçerli olan, bireyın diğer grup elemanlarını izleme, onların tecrübelerinden öğrenme gibi olanaklar bizim grubumuz içinde geçerlidir. Eğitmenler, yuvada bulunan çocukları tek tek izlerler ve çocukların ihtiyaç duydukları noktalara yönelik pedagojik sunumlarda bulunurlar.
Uyum
Çocuk yuvası, çocukların birbirlerini tanıyabilmeleri için çok doğal bir ortam sunmaktadır. ‘yabancı’ , ‘ öteki’ gibi yaklaşımların yanısıra , korku veren davranış biçimlerini kendi doğasallığında korkusuzca karşılayabilmek, yaşayabilmek için gerekli olan güven ve sıcak ortamı bulmaktadırlar. Çocuklar, kendi aralarında farklılıkların ve farklı yaşam alışkanlıklarının olabileceğini, bunun birlikte yaşamak için bir engel olmadığını, tersine bunun bir zenginlik olduğunu günlük yaşam içinde bizzat yaşayarak görmektedirler. Eğitmenler bu noktada çocuklara örnek olamaktadırlar.